fbpx

Z Kuşağının Terapide Konuşmak İstedikleri

Bir çok insan çok farklı sebeplerle psikoterapiye başvursa da benzer yaş gruplarının başvuru sebepleri benzerlik gösterebiliyor. Çünkü yaşadığımız çevreler çok farklı görünse de en nihayetinde her birimiz aynı toplumun bir parçasıyız. Bazı durumlar (üniversite sonrası iş bulmak, özel hayat ile iş hayatını dengelemek gibi) hepimiz için benzer stresler yaratabiliyor.

Psikoterapi, bu durumlarla daha iyi başa çıkmak için teknikler öğrenmede faydalı olabilir. Bu yazıda, Z kuşağının (1990’ların ortalarını ve sonları ile 2010’ların başlarını da doğanlar) seansları sırasında sıklıkla gündeme getirdiği sorunları ve bu duygularla nasıl başa çıkılabileceğinden kısaca bahsetmek istiyorum.

Endişe ve Kaygı

Sürekli telefon bildirimleri, yaklaşan son teslim tarihleri ve aile sorumlulukları ile Z kuşağının endişe ve stresle boğuşması yaygındır. 2023’de yayınlanan bir raporda Z kuşağı’nın neredeyse yarısı (%46) iş yerinde neredeyse her zaman endişeli ve stresli olduğunu bildirmiştir. Kaygı genellikle kaçınma, güvence arayışı ve kendinde şüphe duyma ile baş edilmeye çalışılır. Örneğin bir sınav stresi yaşayan genç, sınava girmeyi reddedebilir (dahası okulu bırakmak isteyebilir) veya sınavı geçemeyeceğine inanabilir. Ya da iş ve özel hayatını dengelemekte konusunda endişe duyan birisi kişisel hedeflerini ve hobilerine ara verebilir.

Bu konu da kaygı ile çalışırken bilişsel davranışçı terapi (BDT) (nasıl bir müdahale olduğunu öğrenmek için tıklayın) yöntemleri ile ilerlemeyi tercih ediyor, gençlerin stresleri ile daha sağlıklı baş etmelerini öğrenmelerine rehberlik ediyorum. Bazı kendi yolunu bulmaya çalışan gençlerle yaşadığı zorluklara bir adım geri atarak bakmaya teşvik ediyorum. Bunu yaparken kabul ve kararlılık terapisinden (ACT) faydalanıyorum.

Yurtdışında Yaşamak / Yurtdışında Okumak

Gençlerin ve Z kuşağının kliniğinize başvurma sebepleri, günümüzdeki siyasal iklim ve ekonomik zorluklar gibi faktörlerle şekilleniyor. Ülkemizde yaşanan ciddi enflasyonist ortam, gençleri yurtdışında eğitim almaya ve çalışmaya yönlendiriyor. Bu süreçte, gençler köklerinden kopmayı göze alarak yeni bir yerde hayat kurma kararıyla karşı karşıya kalıyorlar.

Bu zorlu süreçte, psikoterapinin önemli bir rol oynadığını vurgulamak önemlidir. Gençlerin karşılaştığı duygusal zorluklar, adaptasyon süreci, aidiyet kaybı gibi konularda psikoterapi, onlara destek olabilir. Terapi, yeni bir yaşam düzenine adapte olma sürecinde rehberlik ederek duygusal dengeyi sağlamalarına yardımcı olabilir. Aynı zamanda, geçmişle bağlantılarını korumalarını ve yeni deneyimlere açık olmalarını destekleyerek, köklerinden kopma sürecini daha sağlıklı bir şekilde yönlendirmelerine yardımcı olabilir. Bu, gençlerin yaşadıkları değişim ve belirsizliklerle baş etmelerine yardımcı olacak bir terapi sürecini ifade eder.

Z kuşağı, psikoterapi, ergen psikiyatristi, kaygı endişe, beden algısı, psikiyatrist, Istanbul Anadolu yakası psikiyatrist, çocuk ergen psikiyatristi, anadolu yakası çocuk ergen psikiyatristi, çocuk doktoru

İş Bulma Baskısı

Yaşadığımız dünyada-özellikle ülkemizde-bir çok Z kuşağı üyesi hangi mesleği seçeceği konusunda kararsız. Bu belirsizliklerin içinde yoğun stres yaşıyorlar.

Bu yazıyı okuyan bir anne baba olduğunu düşündüğümde, sizin zamanınızda işlerin daha kolay olduğunu farkında olduğunuzu biliyorum. Evet belki gençler aynı ücretlerle iş bulsa da yaşam maliyetleri çok arttı. Aynı zamanda kendilerine uygun ve tatmin edici bir iş bulma konusunda daha çok baskı hissettiklerine çoğu kez şahit oluyorum.

Hayatlarındaki bu geçiş sırasında bir denge bulmakta zorlanan genç bir çok farklı zorluklar yaşayabiliyor (depresyon, kaygı, öz yetersizlik gibi). Bütün bunların sonucu olarak gençler iki uçta hayatı yaşıyorlar. Ya yetersizlik hissiyle devamlı kendilerini eleştiriyorlar (sonucunda çökkün duygudurum ya da öfke atakları sık görülüyor) ya da sanki hiç bir şey onları ilgilendirmiyor gibi yaşam sürmek istiyorlar. Gençlerle çalışırken yaşadıkları zorlukları anlamaya çalışıyor, üst kuşaklarından onlara miras kalan -malı -meli cümlelerinin ne kadar kendi istekleri olduğunu keşfetmelerine destek oluyorum. Bunun sonucunda kendini daha iyi tanıyan, güçlü ve zayıf yönlerinin daha farkında olan bireyler olarak yollarına devam ediyorlar. Bu keşifler sonucunda nasıl bir işte çalışmak istedikleri ve nasıl bir yaşam sürmek istedikleri daha kolaylaşıyor.

Beden Algısı

Özellikle pandemi sonrasında yeme bozuklukları çok fazla görülmeye başlandı. Bu artış özelliklede ergenlik ve erken erişkinlik dönemindeki bireylerde oldu. Çalıştığım bir çok gencin beden imajları ve yetersizlik duygularıyla ilgili sorunları gündeme getirdiklerini görüyorum.

Sosyal medyanın yükselişi göz önüne alındığında birçok Z kuşağı bireyi ideal vücut tiplerine maruz kalıyorlar. Kendilerini devamlı gerçek olmayan mükemmel olanla karşılaştırıyorlar. Bu çoğu zaman sosyal olarak kabul edilebilir olduğunu düşündüğünüz güzellik standartlarına bakmak, kendinize verdiğiniz değeri sorgulamanıza neden olabiliyor.

Bu zorluklarla ilgili çalışırken yine ACT tekniklerinden faydalanarak öz-şefkat temelli çalışmalar ile danışanlarıma yardımcı oluyorum. Onları öz sevgiye yönelik adımları atmaları için teşvik ediyorum. Bütün hayatlarını bedenleri ve görünümleri ile uğraşarak geçirmek yerine kendilerini takdir ettikleri diğer yönlerine yakınlaşmalarına yardımcı oluyorum.

İlişkiler

Ergenlik ile birlikte gençler kendilerini keşfetme sürecinde “diğerine” ihtiyaç duyuyor. Aile bireylerinden ayrı olarak yeni birisiyle birlikte olmak ya da birlikte olmak isteme konuları z kuşağının sıklıkla gündemlerinde olan konulardan birisi oluyor. Bu konuda zorluklar yaşamak, uyum problemlerinin görülmesi olağan sürecin bir parçasıdır.

Sevebilmek sağlıklı bireylerin yapabildiği bir şeydir. Yakın ilişki kurma için açık olmak ve ilişkilerde açıklık erişkin rollerinden birisidir. Ergenlik döneminde kazanılan bu beceriler erken erişkinlik dönemine geçerken önemi artar. Tabi ki sağlıklı bir ilişki kurabilmenin ön şartlarından belki de en önemlisi kişinin kendini tanımasıdır. Psikoterapi bu konu da yaşanılan zorluklarda önemli çözümler üretebilir.

Toplumdan Destek Almak

Z Kuşağı bireyleriyle psikolojik psikiyatrik değerlendirme yaptığımda ortaya çıkan en yaygın sorunlardan biri, örneğin depresyon, anksiyete veya DEHB gibi bir ruh sağlığı bozukluğuna sahip olmakla ilgili “farklı” hissetme meselesidir.

Ruh sağlığı sorunları yaşamak izole edici olabilir. Ancak, karşı karşıya olduğunuz şeyde yalnız olmadığınızı ve bununla tek başınıza başa çıkmak zorunda olmadığınızı anlamanızı isterim.

Birçok kişinin benzer mücadeleleri paylaştığını kabul etmek, bir bağlantı duygusunu teşvik eder ve genellikle ruh sağlığı bozukluklarına eşlik eden izolasyonu azaltır. Ruh sağlığı uzmanlarından, arkadaşlardan veya destek gruplarından destek almak, deneyimleri paylaşmak ve perspektif kazanmak için güvenli bir alan sağlar. Birçok kişinin benzer mücadeleleri paylaştığını kabul etmek, ruh sağlığı bozukluklarına sıklıkla eşlik eden izolasyonu azaltarak bir bağlantı duygusunu teşvik eder.

Bu yazımda gençlerin ve Z kuşağının yaşadığı zorluklara odaklanarak, psikoterapinin bu süreçte nasıl destek sağlayabileceğini anlatmaya çalıştım. Kaygı, yurtdışında yaşamak, iş bulma baskısı, beden algısı, ilişkiler ve toplumdan destek alma gibi konuları ele alıp, gençlere duygusal denge, kendi isteklerini keşfetme ve toplumlarıyla sağlıklı bağlar kurma konusunda yardımcı olabileceğini umuyorum.

Bir yanıt yazın

Whatsapp'tan yaz
Merhaba 👋
Sorularınız mı Var? Buradan Ulaşın.