Yeme Bozukluğu: Anoreksiya, Bulimia, Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

Yeme bozukluğu, Anoreksiya Nervoza ve Bulimiya Nervoza muhtemelen bildiğiniz ancak gerçekten anlamadığınız terimlerdir. Medya yeme bozuklukları basit tanımlarını yapmakta ve çoğu insan “anoreksik” ve “bulimik” terimlerinin sırasıyla düşük kilolu olmak ve çok miktarda yemek yemek anlamına geldiğini düşünür. Oysa bunlar aslında hem zihin hem de beden üzerinde derin etkileri olan çok daha karmaşık rahatsızlıklardır.

Bu yazımda bu rahatsızlıkların gerçekte ne anlama geldiğini açıklayacak, yeme bozukluklarının neden bir çok farklı bozukluk yerine tek bir bozukluk olarak değerlendirmenin daha iyi olduğunu tartışacağım.

Problemli yeme mi yoksa yeme bozukluğu mu?

Çoğu insan hayatında diyet yapar veya çok fazla yer ama bu onların “anoreksik” ya da “bulimik” olduğu anlamına gelmez. Başka bir deyişle bu kişilerde yeme bozukluğu yoktur. Bu kişiler diyetleri sırasında çok aşırı veya katı değillerdir. Ya da olsa da aşırıya kaçmalar ara sıra olur. Bunlar kalıcı sonuçlara sebep olmaz. Bu durumda endişelenecek bir durum yoktur. Bazen bu durum daha uzun sürebilir ve “problemli” hale gelebilir. Ancak yine de bu aşamada kendiliğinden normale döner ve muhtemelen bir uzman tedavisine ihtiyaç yoktur. Yani “problemli yeme” ile “yeme bozukluğu” aynı şeyler değildir. Tanım olarak yeme bozukluğu, normal fiziksel veya zihinsel işleyiş üzerinde olumsuz etkisi olan bir hastalık veya durumdur. Bu nedenle, diyetleri çok aşırı veya katı olan ya da sık sık tıkınan ve bu durum sağlıklarını, günlük hayatlarını veya yaşam kalitelerini kötüleştiren kişilerde yeme bozukluğunun olduğu söylenebilir.

Bu anlamda mevcut tanılama sistemlerine göre üç ana yeme bozukluğu vardır:

  1. Anoreksiya Nervoza
  2. Bulimia Nervoza
  3. Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

Ancak araştırmalar ve klinik deneyimim yeme bozukluğu olan birçok kişinin, özellikle de çocuk ve gençlerin bu üç kategoriden birine girmediğini göstermektedir. Çocuk ve ergenlerde yeme bozukluklarını tanımlamak için kullanılan çeşitli terimler vardır, ancak daha kolay anlaşılması için “diğer yeme bozuklukları (BTA-YB)” olarak bahsedilmektedir.

anoreksiya, anoreksiya nervoza, yeme bozukluğu

Anoreksiya Nervoza

Anoreksiya nervoza 1964 yılında tanımlanan ilk yeme bozukluğudur. İlk tanımlandığı zamanlarda oldukça nadir görülen bir hastalık olarak biliniyordu. Artık çok daha yaygın olduğu bilinmektedir. Özellikle daha çok genç kadınlarda görülmekte ve yaşam boyu kadınlardaki sıklığı %1.4 olarak bulunmuştur. Erkekler ise kadınlarda çok daha az görülmete, %0.2 olarak sıklığı bildirilmektedir.

Bir kişinin anoreksiya nervoza olduğunu söyleyebilmek için iki ana koşulun olması gerekmektedir:

  1. Kişi önemli ölçüde düşük kilolu olmalı ve bu, başka herhangi bir nedenden ziyade kendi çabalarından kaynaklanmalıdır.
  2. Kişi vücut şekli ve/ya ağırlığına oldukça önem verir. Hatta neredeyse hayatlarındaki en önemli şey bu olabilir. Kendileri saygınlıklarının büyük ölçüde, hatta tamamen, şekillerini ve/veya kilolarını kontrol etme becerilerine bağlı olduğunu düşünmektedirler.

Anoreksiya nervozalı kişiler düşük kilolarından endişe duymaktan ziyade kilo almaktan ve şişmanlamaktan korkarlar. Bu nedenle, genellikle “hastalıklı bir şişmanlık korkusuna” veya “kilo fobisine” sahip oldukları söylenir ve diyet ve diğer kilo kontrol davranışları “acımasız bir zayıflık arayışı” tarafından yönlendirilir.

Kızlar ve kadınlar çok fazla kilo verdiklerinde, bu genellikle adet dönemlerinin durmasına neden olur (bunun tıbbi terimi “amenore “dir). Ancak, anoreksiya nervoza tanısı konması için bu durumun gerçekleşmesi gerekmez, çünkü bazı zayıf kişiler anoreksiya nervozanın tüm psikolojik özelliklerini gösterebilir ancak yine de düzenli adet görebilirler. Ayrıca, henüz adet görmeye başlamamış kızlar, doğum kontrol hapı kullananlar ve tabii ki erkekler için geçerli değildir. Bununla birlikte, bir kızın adet görmemesi her zaman anoreksiya nervozanın olası bir uyarı işareti olarak düşünülmelidir (hamilelik ekarte edildikten sonra).

Anoreksiya nervoza hastaları çok az yiyerek ve bazen aşırı egzersiz yaparak düşük bir kiloya ulaşırlar. Şişmanlattığını düşündükleri yiyeceklerden kaçınma eğilimindedirler ve bazı durumlarda oruç bile tutabilirler. Yaklaşık üçte biri de sık sık “tıkınırcasına” yemek yer, ancak bu zamanlarda normalde aşırı miktarda yiyecek olarak kabul edilebilecek şeyleri yemezler (bu nedenle bu atakları “öznel tıkınmalar” olarak adlandırıyoruz). Tıkınırcasına yeme atakları aşırı yemekten ya da “tıka basa yemekten” farklıdır çünkü bu atakları yaşayan kişi yemek yeme üzerindeki tüm kontrolünü kaybettiğini hisseder; durmak isteyebilir ancak bunu yapamayacağını hisseder. Bu gibi durumlarda, tıkınırcasına yemeyi genellikle bir ya da daha fazla “telafi edici davranış” takip eder.

Tıkınma sırasında (yanlış bir şekilde) aldıklarını düşündükleri kiloları vermek isterler. Tıkınmanın verdiği zararı “geri almak” için kullanılan bu telafi edici davranışlar aşırı egzersiz ve/veya oruç tutmayı ya da daha kısıtlayıcı diyetleri içerebilir, ancak genellikle kendilerini kusturma ya da müshil ve/veya diüretik (idrar çözücü) almak şeklinde olur.

Bunların yanında anoreksiya nervoza hatstalarının bir kısmı kısa terapi ya da herhangi bir tedavi görmeden iyileşebilirler. Ancak %10-20 oranında anoreksiya nervoza hastalığı kalıcı hale gelebilir. Diğer dikkat çekici nokta ise anoreksiya nervoza tanısı alanların %50’si bulimiya nervoza ya da başka bir yeme bozukluğuna dönebilir (geçiş fenomeni).

Bulimia Nervoza

Bulimia nervoza, anoreksiya nervozadan çok daha sonra tanımlanmıştır. Yaklaşık 285 yıl sonra tanımlanan bulimia nervoza, “anoreksiya nervoza’nın kötü bir varyantı” olarak tanımlanmıştır. Anoreksiya’da olduğu gibi bulimiya nervozada kadınlarda daha sık görülmektedir. Yaklaşık yaşamboyu görülme sıklığı %1.9 olarak bulunmuştur.

Bulimiya nervozanın tanı kriterleri, o sırada anoreksiya nervoza tanı kriterlerini karşılamıyor olmalı ve aşağıdaki üç özelliği gösteriyor olması gerekmektedir.

  1. Tekrarlayan nesnel (öznel değil) tıkınırcasına yeme atakları yaşamak. Bu ataklar, kişinin kısa bir süre içinde normalde çok miktarda olduğu düşünülen yiyecekleri yemesini içerir ve yeme üzerinde kontrol kaybı hissi (yemeyi durduramadığı veya neyi ne kadar yediğini kontrol edemediği hissi) eşlik eder. Bu dönemler tipik olarak gizlidir ve ardından yoğun suçluluk ve utanç duyguları gelir.
  2. Objektif tıkınırcasına yeme ataklarından sonra, kusma, aşırı dozda zayıflama hapı, aşırı egzersiz, aşırı diyet veya oruç dahil olmak üzere bir veya daha fazla aşırı telafi edici kilo kontrol davranışında bulunma.
  3. Şeklin, kilonun veya her ikisinin önemine aşırı değer verme.

Bulimiya nervoza tanısı almak için tıkınırcasına yeme ataklarının ve uygunsuz telafi edici davranışların genel olarak üç ay boyunca haftada en az bir kez ortaya çıkması gerekir.

Bulimia nervoza genellikle ergenlik çağının sonlarında, şekil ve kilo ile ilgili aşırı endişeler (aşırı değer verme) nedeniyle aşırı ve katı diyet kurallarının benimsenmesiyle başlar. Vakaların yaklaşık dörtte birinde, kişinin anoreksiya nervoza teşhisi için uygun olduğu bir dönem olmuştur. Ancak belli bir süre sonra diyet periyodik olarak tıkınırcasına yeme ile kesintiye uğrar ve bunu kendi kendine kusma, müshil kullanımı, sıkı diyet ve/veya aşırı egzersiz gibi telafi edici davranışlar izler. Diyet kısıtlaması, tıkınma ve telafi edici davranışlardan oluşan bu kısır döngü nadiren kalıcı bir kalori açığı yaratır. Bu durum bulimiya nervoza hastalarının neden tipik olarak normal kiloda veya aşırı kilolu olduğunu açıklamaktadır.

yeme bozukluğu ergenlerde tedavi, bulimia nervoza tedavi, anoreksiya nervoza tedavi, yeme bozukluğu psikiyatrist, adsolesanlarda yeme bozukluğu, yeme bozuklukları terapisi,

 

Bir kez oluştuğunda, sözde diyet-tıkınma-çıkarma döngüsü bulimia nervozanın değiştirilmesini zorlaştırır: şiddeti değişse de kendi kendini sürdürür hale gelir. Etkili bir tedavi olmaksızın bulimia nervoza devam edebilir. Bu bozukluğa sahip kişilerin %20’sinden fazlası uzun süreler boyunca sağlıkları ve yaşam kaliteleri üzerindeki etkilerden muzdariptir. Bununla birlikte, bulimiya nervozalı bireylerin yaklaşık %20’sine daha sonra tıkınırcasına yeme bozukluğu veya başka bir yeme bozukluğu teşhisi konurken, anoreksiya nervozaya geçiş daha az sıklıkta görülür.

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

Tıkınırcasına yeme bozukluğu, oldukça yeni bir rahatsızlıktır. Yeni tanımlanmasına rağmen tarihsel olarak bakıldığında 1950’lerde farkedilmeye başlanmıştır. 1980’e kadar bulimia nervoza ile ilgili yapılan çalışmalarda bulimina nervozanın tanı kriterlerini karşılayan bir çok kişinin tıkınırcasına yeme sonrası telafi edici davranışları yapmadığı ortaya çıkmıştır. Bu yüzden yeni bir tanı olarak tanımlanmıştır.

Bir bireyin tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısı alabilmesi için iki özelliğin mevcut olması gerekir:

  1. Tekrarlayan objektif tıkınırcasına yeme atakları (bulimia nervoza için tanımlandığı gibi)
  2. Telafi edici davranışların düzenli kullanımı yok

Tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısı alabilmek için tıkınırcasına yemenin ortalama olarak üç ay boyunca haftada en az bir kez gerçekleşmesi gerekir. Tipik olarak geç ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlar ve gençlerde en sık görülen yeme bozukluğudur. Bununla birlikte, her yaşta gelişebilir ve kadınların yaklaşık %2,8‘i ve erkeklerin %1,0‘ı yaşamları boyunca bu bozukluğa sahiptir. Kadın erkek oranının 9:1 olduğu anoreksiya nervoza ve bulimiya nervozanın aksine, tıkınırcasına yeme bozukluğu daha dengeli bir şekilde yayılır ve her altı kadına karşılık yaklaşık dört erkekte görülür. Genel olarak, etkilenen kişiler daha gençtir ve çoğu aşırı kilolu değildir.

Genellikle sıkı bir diyetle başlayan anoreksiya nervoza ve bulimiya nervozanın aksine, tıkınırcasına yeme bozukluğu genellikle nesnel tıkınırcasına yeme ataklarıyla başlar. Bunlar sıklıkla stresli olaylarla bağlantılıdır. Tıkınırcasına yeme genellikle kilo alımıyla sonuçlandığından; bu durum bazı kişilerin kilo vermek için çeşitli girişimlerde bulunmasına yol açar. Ancak çoğu vakada diyetleri o kadar düzensizdir ki (tıkınırcasına-diyet-tıkınırcasına) kalıcı kilo kaybı sağlayamazlar.

Bazı durumlarda, tıkınırcasına yeme bozukluğunun başlangıcı sıkı bir diyet döneminden sonra ortaya çıkar. Bununla birlikte, tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişiler çok az kontrolle çok fazla yeme eğilimindedir, bu da onları tıkınırcasına yeme arasında aşırı ve kısıtlayıcı bir diyete bağlı kalabilen bulimia nervoza hastalarından ayırır. Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişiler, genellikle utanç ve özeleştirinin eşlik ettiği tıkınırcasına yeme konusunda çok sıkıntılı olma eğilimindedir. Genellikle uzun süreli tıkınırcasına yeme atakları yaşarlar ve bu ataklar genellikle stres dönemlerinde sıklaşır. Bununla birlikte, tıkınırcasına yemenin olmadığı uzun dönemler de yaşarlar ve bu durum genellikle kendiliğinden geçer. Remisyona girmeyenlerde anoreksiya nervoza veya bulimiya nervozaya geçiş nadirdir, ancak obezite ve depresyon yaygındır.

Adolesanlarda Yeme Bozuklukları

Yeme bozukluğu olan gençler temelde yetişkinlerle aynı psikolojik özelliklere sahiptir. Bununla birlikte, gençlerin aşırı egzersiz yapma olasılığı daha yüksektir ve tıkınırcasına yeme olasılıkları yetişkinlere göre daha düşüktür. Bazı gençler şekil ve kilolarına aşırı değer vermemekte, bunun yerine yeme üzerindeki kontrollerine çok fazla önem vermektedir. Yeme bozuklukları özellikle gençlerde endişe vericidir, çünkü bu kişiler yemek yemeye (ya da kilolarına veya şekillerine) o kadar odaklanırlar ki akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kuramazlar. Bu sadece yaşam kalitelerini olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda ebeveynlerinden tamamen bağımsız olmalarını da etkiler. Yeme bozukluklarının fiziksel sonuçları da gençlerde daha ağır olma eğilimindedir. Gençler, organları henüz tam olarak gelişmediği için az yeme ve kilo kaybının etkilerine karşı özellikle savunmasızdır. Özellikle, özel dikkat gerektiren üç fiziksel komplikasyon vardır:

  1. Kırılgan kemikler
  2. Yavaş veya gecikmiş büyüme
  3. Beyindeki yapısal ve işlevsel değişiklikler

Ergenlik döneminde yeme bozukluklarının dağılımına ilişkin hala çok kesin veriler mevcut değildir. Bununla birlikte, anoreksiya nervoza en yaygın bozukluktur ve bunu diğer yeme bozuklukları takip ederken, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu daha az görülmektedir. 2019 koronavirüs pandemisi (COVID-19) sırasında, çoğu kız gençler arasında olmak üzere, yeni yeme bozukluğu vakalarının sayısı önemli ölçüde artmıştır.

adolesanlarda yeme bozuklukları
Pandemi ile yeme bozuklukları gençlerde arttı.

Tedavi söz konusu olduğunda, bazı iyi haberler var: genç insanlar genellikle yeme bozukluklarından yetişkinlere göre daha çabuk iyileşiyor.

Tek bir yeme bozukluğu mu var?

Yukarıda da farkettiğiniz üzere yeme bozuklukları arasında geçişler oldukça yüksektir. Temelde yatan mekanizmalar benzer görünüyor. Bu yüzden bilim dünyasında farklı yeme bozukluklarının olmadığı tek bir yeme bozukluğunun farklı görünümlerinin olduğu düşünülüyor. Bunu şöyle açıklayabiliriz:

Tıbbi sınıflandırma, yeme bozuklukları arasındaki ayrımı biyolojik değişikliklere değil, davranışsal (örn. tıkınırcasına yeme, kusma, aşırı egzersiz yapma vb.) ve psikolojik özelliklere (örn. şekle ve kiloya aşırı değer verme) dayandırmaktadır. Başka bir deyişle, diğer tıbbi hastalıklarda olduğu gibi yeme bozuklukları için kan şekeri seviyenizi veya DNA’nızı test edemeyiz. Kısacası, yeme bozuklukları arasındaki mevcut ayrımı destekleyecek hiçbir biyo-mantıksal kanıt bulunmamaktadır.

Yeme bozukluğu olan çoğu kişi benzer yeme alışkanlıkları ve şekil ve kilo ile ilgili endişeler bildirmektedir. Örneğin, şu ya da bu şekilde aşırı değer verme genel olarak görülür ve aşırı diyet, açlık, tıkınma, çıkarma ve/veya aşırı egzersiz gibi davranışlar çeşitli derecelerde ve farklı kombinasyonlarda eşlik eder. Bu, çeşitli yeme bozuklukları arasında ayrım yapmanın genellikle zor olduğu ve her durumda yapay göründüğü anlamına gelir. Örneğin, tanı kriterlerine bakacak olursak, bulimia nervoza özelliklerine sahip ve vücut kitle indeksi (BMI) (bu siteden çocuk ve gençler için hangi persantilde olduğunu görebilirsiniz) 18.49 (minimum eşik 18.5’tir) olan genç bir kişi, hastalığın klinik özelliklerinden ziyade kilosuna bağlı bir tanı alacaktır. Kilosunun önemli ölçüde düşük olduğu düşünülürse anoreksiya nervoza, aksi takdirde bulimiya nervoza tanısı alacaktır. Bir başka yaygın sorunlu karşılaştırma da bulimiya nervoza ile tıkınırcasına yeme bozukluğu tanıları arasındadır. Kusmayan veya laksatif kullanmayan kişilerde, iki bozukluk arasındaki ayrım, kişinin tıkınırcasına yeme atakları arasında yediği yiyecek miktarına göre belirlenir. Eğer miktar az ise bulimia nervoza, aksi takdirde tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısı alırlar. Başka bir deyişle, yeme bozukluklarının çeşitli tanı kategorileri arasındaki sınırlar genellikle belirsizdir.

yeme bozuklukları, anoreksiya, bulimia

Yeme bozukluklarının seyrini değerlendiren birçok çalışma, bu bozuklukların sıklıkla farklı tanı kategorileri arasında geçiş yaptığını, ancak nadiren diğer ruhsal hastalıklara geçiş yaptığını ortaya koymuştur. İnsanlara bir yıl içinde bile belirli bir yeme bozukluğu tanısı (örneğin anoreksiya nervoza) ve ardından başka bir tanı (örneğin bulimiya nervoza) konduğunu görmek nadir değildir. Bu tanı geçişi genellikle ana veya temel psikolojik özelliklerde, yani şeklin, kilonun, yemenin ve/veya bunların kontrolünün aşırı değerlenmesinde önemli bir değişiklik olmadan gerçekleşir.

Yeme bozukluklarını birkaç farklı durumdan oluşan bir sınıf yerine, farklı sunumları olan tek bir tanı kategorisi olarak değerlendirmenin daha iyi olacağını düşünülmektedir. Buna “transdiagnostik yaklaşım” denir.

Özet

  • Aşırı ve katı bir diyet uygulayan ve/veya fiziksel sağlıklarını ve/veya yaşam kalitelerini bozacak kadar sık tıkınan kişilerde yeme bozukluğu olduğu söylenir.
  • Resmi tıbbi sınıflandırma, anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu olmak üzere üç ana yeme bozukluğu arasında ayrım yapmaktadır.
  • Yeme bozukluğu olan birçok kişi bu üç kategoriye girmez ve bu nedenle “diğer yeme bozuklukları” kategorisinde gruplandırılmıştır.
  • Yeme bozuklukları için spesifik bir biyolojik belirteç yoktur.
  • Yeme bozukluklarının klinik özellikleri, kişi ister yetişkin ister ergen olsun, cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimi ne olursa olsun büyük ölçüde aynıdır.

Ancak:

  • Yeme bozukluklarının fiziksel komplikasyonları daha fazla olma eğilimindedir
  • Ergenlerde yetişkinlere göre daha şiddetlidir ve gençlerin aşırı egzersiz yapma olasılığı daha yüksektir, ancak tıkınırcasına yeme olasılığı daha düşüktür.

Eğer çocuğunuzun böyle bir sorun yaşadığını düşünüyorsanız gecikmeden bir çocuk ve ergen psikiyatristinden (hastalığın fizyolojik ve biyolojik sonuçları olduğu için) yardım almalısınız. Yeme bozukluklarında psikoterapiler genellikle bozukluğun ilk evrelerinde ve hafif seyrettiğinde daha etkili olmakta ve daha kısa sürede iyileşme görülmektedir. Bu konuda herhangi bir sorunuz ve desteğe ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız ön görüşme formunu doldurabilir, sizlere nasıl ve ne kadar yardımcı olabileceğimi birlikte değerlendirebiliriz.

 

Bir yanıt yazın

Whatsapp'tan yaz
Merhaba 👋
Sorularınız mı Var? Buradan Ulaşın.