Otizm Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

Toplumumuzda Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) hakkında çok fazla doğru bilinen yanlışlar mevcut. Bu da otizm ile ilgili mitleri gerçeklerden ayırmayı çoğu zaman oldukça zor hale getiriyor. Yanıltıcı bilgileri toparlayarak yerine yenileri koymayı amaçlayan yazıma siz de bildiklerinizle destek olursanız bilgiyi birlikte büyütebiliriz.

Aşağıdaki klasik yanılgılar hakkında bilgi edinerek sevdiklerinizle, çocuklarınızla ve arkadaşlarınızla daha iyi ilişkiler kurabilirsiniz.

otizm, otizm spektrum bozukluğu, ebeveyn, anne baba, osb, otistik

Mit #1

Otizmli bireyler sosyal ilişkilerde motivasyondan yoksundur.

En yaygın yanlış kanı otizmli bireyin sosyal ilişkiler için motivasyonunun olmadığıdır. Sağlıklı sosyal davranışlar tipik gelişim gösteren çocuklarla ilişkilendirilir. Anti-sosyal davranışlar ise otizm ile özdeşleştirilme eğilimindedir. Oysa aksine, otizmli çocuklarda (Otizmin nasıl anlaşılabileceğine dair yazdığım yazıya bakabilirsiniz.) sosyal ilişkiler kurmakta yüksek motivasyon mevcuttur, ancak ilişki kurmakta zorlanırlar.

Mit #2

Zeki çocuklarda otizm olmaz.

Bu düşüncenin aksine, diğer çocuklarda olduğu gibi otizmli çocukların da bilişsel kapasiteleri birbirinden oldukça farklıdır. Otizmi olan çocuklar benzersiz bilişsel profillere sahip olabilirler. Bu benzersiz profil nedeniyle bazı becerileri oldukça güçlüyken bazı becerileri ise zayıftır.

Genel olarak problem çözme ve sözel olmayan akıl yürütmeleri oldukça güçlü olabilmektedir. Diğer bilişsel becerilerde ise görece daha zorlandıkları görülebilir.

Otizmli olma ile IQ arasında bir korelasyonun yoktur. Zeki çocuklarda da otizm görülebilir.

Mit #3

Bütün doktorlar otizm tanısını koyabilir.

Ülkemizde çocuk ve ergen psikiyatristleri otizm tanısı koymak için eğitim alan tek doktor grubudur. Çocuk ve ergen psikiyatristleri detaylı muayene yöntemleri uygulayarak bazı sosyal beceri testleri, derecelendirme ölçekleri kullanırlar. Ayrıca, diğer uzmanlar ile iletişime geçer, gerekli incelemeler için yol gösterirler. Bu nedenle, doğru adreste olduğunuzdan emin olun.

Mit #4

Otizmi olan çocuklar arkadaşları olmasını istemezler.

Yaygın mitler arasında yer alan bu kanının aksine, bu zamana kadar tanıştığım otizmli çocukların büyük çoğunluğu arkadaşlık kurma isteğini dile getirdiler. Otizmli çocuklar bazen arkadaşlığın tam olarak ne anlama geldiğini anlamıyor, arkadaş edinmek konusunda tipik gelişim gösteren yaşıtlarına göre daha az endişe duyuyor olabilirler. Ancak, tanıştığım hemen her otizmli çocuk daha fazla arkadaşının olmasının iyi olacağını söylüyor.

Diğer yandan, otizmli çocuklar/gençler zamanla sosyal etkileşim süreçlerinde o kadar çok hayal kırıklığına uğramış ve başarısızlıkla sonuçlanan sosyalleşme girişimleri yaşamıştır ki, bu durum onları çoğu ilişkiye başlamak konusunda isteksiksizliğe itmiştir. Bu olumsuz deneyimlerin tekrarlamasından korktukları için ilişkilerde genellikle çekingen ve sessiz kalmayı tercih edebilirler. Tüm bunlara rağmen, yalnız kalmayı tercih ediyor gibi görünseler de, konu arkadaş edinmeye geldiği zaman nereden başlayacakları konusunda genellikle fikirleri olmuyor.

Mit #5

Otizmi olan bireylerin özel yetenekleri vardır.

Herkes gibi otizmli bireyler de zaman zaman özel yeteneklere sahip olabilirler. Bunlara “kısıtlı ilgi alanı” diyoruz. Çoğu zaman bu kısıtlı ilgi alanları o kadar da yaygın ve işlevsel olmayabiliyor. Evet, bazen otizmli bireyler belirli konulara gerçekten çok fazla ilgi duyabiliyorlar. Hatta belirli bir hobiye ya da bir konuya aşırı odaklanabiliyor ve bu alanlarda çok başarılı olabiliyorlar. Bununla birlikte çoğu otizmli bireyde böyle uç noktalar görülmemekte ve yaygın olarak otizmli bireyin ortalama bir bilişsel yeteneğe sahip olduğu görülmektedir.

Mit #6

Otizmi olan bireyler empati yapamazlar.

Büyük yanılgılardan bir diğeri de otizmli bireylerin empati yapamadığıdır. Oysa, onlar genellikle arkadaşlarının ve ailelerinin duygularını, düşüncelerini çok önemserler. Buna rağmen, genelde düşüncelerini duygularını nasıl iletebilecekleri bilmezler. Empati becerilerinden olan perspektif alma konusunda zorlanabilirler. Başka bir deyişle, kendilerini başkalarının yerine koymak konusunda o kadar da iyi değillerdir. Örneğin; bir arkadaşının sınavdan düşük aldığı için üzüldüğünü gördüğünde, sınav notlarının kendisi için önemi olmayan otizmli çocuğun o arkadaşı ile ilişki kurması, anlaması, empati kurması oldukça zor olacaktır. Otizmli bireyler, diğer insanların düşüncelerini ve motivasyonlarını anlamakta zorlanır. Ama bu durum otizmli bireylerin empati yapamamaları ile ilgili değil diğer insanların düşüncelerini ve motivasyonlarını anlamakta güçlük çekmeleri ile alakalı bir konudur.Bu konu hakkında daha geniş bilgi içn otizmdeki zihin teorisi üzerine okumalar yapabilirsiniz.

Mit #7

Otizmin sebebi kötü ebeveynliktir.

Otizm kötü ebeveynlikten kaynaklanmaz. Yapılan birçok araştırmayla birlikte ebeveynlerin bir suçu olmadığı kanıtlanmıştır. Bu yanlış bilgi ailelerin stres yükünü daha da arttırmakta, daha fazla tükenmelerine, depresyona girmelerine sebep olabilmektedir. Ebeveynlerin yaşadığı bu zorluklar yalnızca bazen otizmli çocukların problemli davranışlar sergilemesine neden olabilmektedir. Ama kesinlikle kötü ebeveynlik otistik davranışların temel nedeni değildir.

Otizmli bireyler diğer tipik gelişim gösteren insanlar gibi oldukça farklı ve renklidir. Her birinin birer kar tanesi gibi benzersiz olduğunu unutmamak gerekiyor.

Gözlemlediğim, okuduğum bazı yanlış kanıları ve bunlara karşılık gelen bilgileri bir araya getirerek yazımda paylaşıyorum. Bu mitleri değerlendirip, yanlış bilinenlerin karşısına doğrularını koyarak gerçekleri birlikte yayabiliriz. Sizin duyduklarınız ve aşağıdakilere eklemek istedikleriniz var mı?

Bir yanıt yazın

Whatsapp'tan yaz
Merhaba 👋
Sorularınız mı Var? Buradan Ulaşın.