Yeme bozukluklarının (anoreksiya nervoza, bulimia nervoza, tıkınırcasına yeme bozukluğu) (bu kavramları daha iyi anlamak için şu yazıma bakabilirsiniz) Bunun tam olarak nedeni bilmiyoruz. Nedenleri ile ilgili konvansiyonel medyada ve sosyal medyada çok fazla fikir ve teori var. Ancak bunların bir çoğu saftadan ileri gitmeyen, bilimsel temelleri olmayan şeylerdir. Genç hastalarımdan defalarca “yeme bozukluğumun sebebi ailemle ya da annemle kötü ilişkimden dolayı mı” diye sorular duyuyorum. Tarihsel olarak yeme bozuklukları başlarda kızlarda görülen bir durum olarak tanımlanmış ve kızların anneleri ile olan patolojik ilişkilerinden kaynakladığı savunulmuştur. Diğer bir çok psikiyatrik rahatsızlıkta olduğu gibi (otizm spektrum bozukluğu, şizofreni gibi). Yeme bozukluklarının nedenleri yavaş yavaş anlıyoruz ve tek bir nedene bağlı olmadığını söyleyebilirim.
Fakat yeme bozuklukları geliştirme riskini arttıran bazı faktörlerin neler olduğunu biliyoruz. Eğer bu risk faktörlerini belirleyebilirsek yeme bozukluğunun gelişmesini önlememizi sağlayabilir. Bugün ailelere bu konuda bilgi vermek için bu yazıyı yazıyorum.
Yeme Bozukluğu için Potansiyel Risk Faktörleri
Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi yeme bozukluklarını tespit etmenin zorluğundan dolayı ve yeme bozukluklarının her bireyde farklı görülmesi sebebiyle yeme bozukluklarının araştırılmasının önünde engeller vardır. Aynı zamanda yeme bozukluğu ile birlikte depresyon ve kaygı bozukluklarının sıklıkla bir arada görülmesi yaşanılan süreçlerde risk faktörlerini belirlemenin önündeki engellerden sadece bir kaçıdır. Fakat yapılan araştırmalarda COVID-19 pandemi sonrasında yeme bozukluklarında dramatik artışın sosyal koşullarla ile ilgili olabileceğini düşündürmektedir. Fakat yalnızca çevresel risk faktörleri değil, genetik risk faktörlerinin birlikte kombinasyonu ile hastalığın ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Genetik Risk Faktörleri
Yeme bozukluklarının kalıtılabilirliği, aileler veya ikizler üzerinde çalışılarak dolaylı olarak hesaplanmıştır. Mevcut araştırmalar, hangi genlerin sorumlu olabileceğini belirlemek için sofistike ve karmaşık genetik test yöntemleri kullanmaktadır. Şu ana kadar elde edilen bulgulara göre, anoreksiya nervoza teşhisi konan kişilerin kadın akrabalarında bu hastalığın görülme olasılığı, anoreksiya nervoza teşhisi konmayan kişilerin akrabalarında görülme olasılığından 11 kat daha fazladır. Genetik olarak aynı kişiler arasında yeme bozukluklarının görülme sıklığına bakan ikiz çalışmaları, anoreksiya nervozanın kalıtsallığının %28 ila %74 arasında değiştiğini tahmin etmektedir. Ancak bu geniş değişkenlik, daha önce bahsedilen anoreksiya nervozanın kesin teşhisi ile ilgili sorunların bir yansımasıdır. Bir bozukluğu teşhis etmek için farklı kriterler kullanılıyorsa, doğru ve spesifik bir rakam bulmak imkansızdır.
İşte bu noktada genetik araştırmalar devreye girmektedir. Henüz tanımlanmamış biyolojik değişikliklerin araştırılmasında, 17 ülkeden 16.692 anoreksiya nervoza hastasının DNA’sı test edilmiş ve anoreksiya nervoza hastası olmayan 5.525 kontrol grubunun DNA’sı ile karşılaştırılmıştır. Günümüzde teknoloji, belirli bir özellik (örneğin mavi gözler gibi) veya hastalıkla bağlantılı olabilecek genetik varyasyonları bulmak için birçok kişiye ait DNA setlerinin tamamını hızla taramamıza olanak sağlamaktadır. Yeme bozukluğu olan ve olmayan kişilerin genlerini karşılaştırarak hangi genlerin ya da gen kümelerinin söz konusu olabileceğini keşfetmeyi umuyoruz.
Şimdiye kadar anoreksiya nervoza ile ilişkili sekiz genetik varyant tespit edilmiştir. Obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, anksiyete ve şizofreni gibi diğer ruhsal bozuklukların yanı sıra fiziksel aktivite, metabolizma ve vücut ölçümü özellikleriyle de önemli genetik bağlantılar var gibi görünmektedir. Biyoloji derslerinizi hatırlarsanız, metabolizma vücudun gıdayı enerjiye dönüştürme sürecidir. Bu da anoreksiya nervozanın zihinsel ve metabolik bir hastalık olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, bu genetik varyasyonların anlamını ve anoreksiya nervozaya neden olmak için diğer faktörlerle nasıl etkileşime girdiklerini hala belirlememiz gerekiyor.
Diğer yeme bozukluklarına gelince, benzer bir çalışma tıkınırcasına yeme spektrum bozukluğu olan kişiler üzerinde de yapılmaktadır. Bunlar, anoreksiya nervozada bulunandan (%35-45) biraz daha düşük kalıtsallık seviyelerine ve alkol sorunları ve obezite ile genetik bağlantılara sahip gibi görünmektedir.
Psikolojik Süreçler
Psikoloji araştırmacıları, yeme bozukluklarının nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini açıklamak için belirli teoriler geliştirmişlerdir. Bunlar arasında tedaviyi en çok etkileyen teori bilişsel davranışçı teoridir. Bu teori, çoğu yeme bozukluğu başlangıcında görülen bir davranış olan diyet yapmanın, iki ana mekanizma aracılığıyla belirli bireylerde (muhtemelen genetik yatkınlığı olanlarda) yeme bozukluklarına yol açabileceğini savunmaktadır. Bu, diyet yapmanın kendi başına yeme bozukluğuna neden olduğu anlamına gelmez, ancak yeme bozukluğunun girebileceği bir kapıdır. Hastalarımıza yeme bozukluklarının başlangıcını sorduğumuzda, her zaman aşağıdaki iki kategoriden birine veya her ikisine de uyduklarını görürüz:
- Okul, iş veya spor performansı gibi hayatlarının çeşitli yönlerini kontrol etme ihtiyacı duyan bir kişi. Çabalarını yemek yemelerini kontrol etmeye yönelttiklerinde, diyetlerinin aşırı katı olma riski altında olabilirler. Bu kişiler, kontrol edilemeyeni kontrol etme girişimleri bir yeme bozukluğuna “kapı açabilecek” kişilerdir. Yeme kontrolüne çok fazla önem verdikleri için yeme kontrolü konusunda “kontrol manyağı” olma riskiyle karşı karşıyadırlar ki biz buna yeme kontrolüne aşırı değer biçme diyoruz.
- “Sosyal zayıflık ideali” denen bir şeyi içselleştirdikleri için vücut şekillerine ve kilolarına büyük önem veren kişiler. Bu, bir kadının ince ve düzgün, bir erkeğin ise zayıf ve kaslı olması gerektiği fikridir. Bu kişiler imkansız bir hayalin peşinde koşan ve bu süreçte yeme bozukluğuna açık kapı bırakabilecek kişilerdir. Zayıflık idealini içselleştirdikleri için şekil ve kilolarına çok fazla önem verirler, bu da yeme kontrolünün aşırı değerlenmesi olarak bilinen bir durumdur.
Diğer Risk Faktörleri
Araştırmacılar, insanları yeme bozukluğu geliştirme riski altına sokabilecek başka faktörler de belirlemiştir. Bu potansiyel risk faktörleri nitelik ve özgüllük açısından farklılık göstermektedir. Bazıları, cinsel istismar veya doğumla ilgili komplikasyonlar gibi çocukluk travmaları gibi genel olarak psikolojik sorunlar için risk faktörleridir. Diğer faktörler ise sizi özellikle yeme bozukluğu riski altına sokar. Bunlar arasında, diyet yapmayı ve üzüntü, korku ve yalnızlık gibi yemek ve yeme ile ilgili olumsuz duyguları tetikleyebilen, erken yaşlarda yaşanan şişmanlık utancı ve kilo zorbalığı deneyimleri yer alır. Bu da bir yeme bozukluğunun ortaya çıkma olasılığını artırmaktadır. Bulimia nervoza riskini özellikle artıran bazı faktörler tespit edilmiştir. Bunlar arasında çocukluk ve ebeveyn obezitesi, erken ergenlik ve alkolik ebeveynlere sahip olmak sayılabilir. Diğerleri anoreksiya nervoza için daha spesifiktir, örneğin yeme bozukluğunu tetikleyen diyet başlamadan önce düşük kilolu olmak gibi.
Son olarak, bazı kişilik özellikleri sizi yeme bozukluğu geliştirme konusunda daha fazla risk altına sokar. Bunlardan ilki, tüm yeme bozukluklarında ortak olan düşük benlik saygısıdır. İkincisi, anoreksiya nervoza geliştirecek bireylerde sıklıkla görülen mükemmeliyetçiliktir.
Genel Risk Faktörleri
- Kadın cinsiyet
- Ergen ya da genç yetişkin olmak
- Batı kültüründen etkilenmiş bir ülkede yaşamak
Bireysel Risk Faktörleri
Aile üyelerinde aşağıdakilerden olması
- Yeme bozukluğu
- Depresyon
- Alkolizm
- Obsesyon ve mükemmeliyetçilik özellikleri
- Obezite
Yeme bozukluğu gelişmeden önce aşağıdakileri deneyimlemek:
- Olumsuz ebeveynlik (özellikle düşük temas, yüksek beklentiler, ebeveynler arası uyumsuzluk)
- Aile diyeti
- Obstetrik/perinatal komplikasyonlar
- Cinsel istismar
- Kilo ile ilgili zorbalığa uğramak
- Zayıflığı teşvik eden profesyonel veya eğlence amaçlı faaliyetler (örn. spor, bale, modellik)
- Diyet
- Obezite
- Düşük kilo
- Erken çocukluk döneminde yeme ve sindirim sorunları
- Vücut ağırlığı ve şekli ile ilgili kaygılar
- Belirli kişilik özellikleri (düşük öz saygı, mükemmeliyetçilik, duygudurum düzenleme zorluğu)
- Üzüntü, korku ve/veya yalnızlık gibi olumsuz içsel duygular
Yukarıda bahsedilen risk faktörlerinin bir araya gelmesi ile birlikte yeme bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Şu unutulmamalıdır ki bahsedilen risk faktörlerine sahip olan her bireylerde yeme bozukluğu ortaya çıkacağı anlamına gelmez. Bu risk faktörleri yeme bozukluğu olan gençlerde çalışılması gereken konulardır. Bu risk faktörleri tedavi sürecindeki hedefler olarak değerlendirilir.
Sizlerde çocuğunuzda bir yeme bozukluğu olabileceğini düşünüyorsanız yeme bozukluklarının fiziksel sağlık üzerine de etkisi olduğu için önce doktor olan çocuk ve ergen psikiyatristinden randevu almalısınız. Bu alanda çalışmalar yapıyor, özel olarak yeme bozukluklarıyla ilgileniyorum. Eğer bu konuda fikir almak isterseniz ücretsiz gerçekleştirebileceğimiz öngörüşme için randevu sekmesinden talep edebilirsiniz.
Öngörüşme yapmadan önce durumu daha iyi anlayabilmek için Yeme Bozukluğu Değerlendirme Ölçeği (yeme bozukluğu testi) doldurup bana gönderirseniz çok daha efektif bir öngörüşme gerçekleştirebiliriz.